VİZYON REKLAM SİTE SOLU
Sitenin sağında bir giydirme reklam
soğanlı escort mudanya escort nilüfer escort orhangazi escort şereflikocahisar escort

Zafer Partisi Düzce Teşkilatı Basın Açıklaması Yaptı

01.06.2024 - 17:00, Güncelleme: 01.06.2024 - 17:00 580+ kez okundu.
 

Zafer Partisi Düzce Teşkilatı Basın Açıklaması Yaptı

Azmimilli Ortaokulu öğrencisi 3 çocuk, okul arkadaşını darp etmesi olayı ile ilgili Zafer Partisi Düzce Teşkilatı okul önünde basın açıklaması yaptı.
DMHA DÜZCE -  Düzce Azmimilli Ortaokulu'nda bulunan 8. sınıf öğrencisi yabancı uyruklu M.U., C.B. ve K.Y.,  okul arkadaşları U.C.'yi tuvalette darp etmesi ülke   gündeminde büyük yankı uyandırdı. Konu ile ilgili olarak Zafer Partisi Düzce Teşkilatı okul önünde basın açıklamasında bulundu. Zafer Partisi Düzce Merkez İlçe Başkanı Emir Gül yaptığı açıklamada “ Mazisi şanla, tarihi kanla yazılmış olan necip Türk milletinin birer ferdi olarak,şu an üzerine bastığımız toprakları bize Vatan eden atalarımızı rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Bin yıldır üzerinde yaşadığımız ve gelecek bin yıl da üzerinde yaşayacağımız topraklarda büyük bir imtihanla karşı karşıyayız. Henüz ciddiyeti yeterince idrak edilememiş olsa da, Ulu Önderimizin bir asır önce  Gençliğe Hitabe'de işaret ettiği günleri yaşamaya başladığımız muhakkaktır. Emperyalizmin satranç tahtası olan bir coğrafyada bulunuyor olmanın kaçınılmaz sonucu olarak tarih boyunca işimiz hiç kolay değildi ise de,bu denli çetin bir vaziyete hiç maruz kalmamıştık. Ortadoğu coğrafyasını kendi emellerine göre dizayn etmeye çalışanlar, Türkiye'de son 10 yıldır, daha önce hayal bile edemeyecekleri işleri yapma imkânı ve gücünü buldular. Bunun neden ve nasıl mümkün olabildiğini, herkesin kendisine sorması ve üzerinde uzun uzun düşünmesi gerekiyor. Türkiye, İran, Suriye ve Irak'ın bölünmesiyle hayata geçebilecek olan Büyük Ortadoğu Projesinin Irak ve Suriye etabı büyük ölçüde tamamlanmıştı. Sırada, İran ve Türkiye vardı. Küresel güç dengeleri, bu bölgede vekalet savaşlarını ve demografi satrancını zorunlu kıldığından, buna uygun bir senaryo yazıldı. Türkiye'nin güney sınırında, profesyonel ve düzenli ordusu olan bir terör devleti ya da devletçikleri kurulacak, Türkiye'nin içine sığınmacı kamuflajı ile milyonlarca insan enjekte edilecek ve son hamleyi yapmak için gereken şartlar temin ve tesis edilmiş olacaktı. Bunun için mizansen gereği Suriye'de bir iç savaş başlatıldı. Bunu gerekçe göstererek, Türk milletinin merhamet duygusu istismar edilerek, ve yine Türk milletinin bu konudaki tercihi dahî sorulmadan bir göç hareketi başlatıldı. İlk hafta ve aylarda gerçekten mazlum ve mağdur insanların görüntüleri servis edilerek, Ensar-Muhacir gibi manevî atıflar yapılarak masumlaştırılan bu büyük oyuna dair Sayın Genel Başkanımız Prof.Dr. Ümit ÖZDAĞ'ın şu tespiti çok çarpıcıdır: "bombalandıkları için gelmiyorlar, gelmeleri için bombalanıyorlar." Kuşkusuz, ilk zamanlarda can derdine düşerek aman dileyen, ailesi ve yaşlılarıyla yollara düşen insanların durumu, tarih boyunca mazlumun yanında yer almış Türk milleti için bir merhamet sebebiydi. Ne var ki, zaman içerisinde göçün hızı ve tarzı tamamen değişti. Bugün geldiğimiz noktada; sınırların kevgire döndüğü, sadece eli silah tutacak yaştaki sağlıklı erkeklerin toplu şekilde ve kaçak olarak sınırdan rahatlıkla geçtiği ya da geçirildiği, kimin kim olduğunun ve nerede yaşadığının bilinemediği, sadece beyanı esas alarak, vatandaşlığa varan hakların verildiği, vergisiz ticaret başta olmak üzere birçok ayrıcalığın sunulduğu bir tabloyla karşı karşıyayız 13 milyonun üzerinde bir nüfus ile içimize nüfûz etmiş bir kalabalığın sığınma görünümlü SESSİZ İstilası ile karşı karşıyayız. Gençliğe Hitabe'de"müstevlî" olarak bahsi geçen istilacılara tarihin her döneminde rastlamak mümkünse de, kendi parasıyla istilacısını finanse eden, kendisi ucuz ekmek kuyruğunda beklerken ona ücretsiz tüp bebek tedavisi dahî sunan bir millet, tarihte görülmemiştir. Bugün burada toplanmamızın sebebi, son beş gündür ülke gündeminde yer alan, bu ortaokulun öğrencisi bir kardeşimizin bize muhacir diye sunulan insanlar tarafından şiddete maruz kalmasıdır. Ortadaki olay, iki çocuğun arasındaki çocukça bir arbede değildir maalesef.Bize "muhacir kardeşimiz" diye sunulan insanların toplu hâlde okul basmaya, satırla tehdide varan eylemleri sebebiyle bugün buradayız. Bugün bu kardeşimizin yaşadıkları ilk vaka olmadığı gibi, böyle giderse son da olmayacaktır. Vatandaş olarak bizlerin sorgulaması gereken, bu olayın neden ya da nasıl olduğu değil, bu insanların neden buraya geldiği ve neden hâlâ burada olduğudur. Birileri bizi küçük resme baktırmak istiyor. Fâilin Suriyeli mi, Afgan mı ya da Iraklı mı olduğunu konuşup büyük resmi gözden kaçırmamızı istiyor. Siyaseti, "ÖNCE VATAN" ilkesiyle yapan Zafer Partisi, bugüne kadar 164 milyar dolar harcadığımız 13 milyon kişinin derhal kendi vatanlarına dönmeleri gerektiğini savunuyor ve bunu en öncelikli mesele olarak görüyor. Bunun her şeyden önce bu toprakları yedi düvelle savaşarak bize Vatan olarak emanet eden atalarımıza ve   HUDUT NAMUSTUR diye toprağa düşen şehitlerimize karşı en temel vazifemiz olduğunu savunuyor.  Bin yıllık vatanımızı ve yüz yıllık devletimizi, sınırı yürüyerek geçip, kendi vatanlarında yapmadıkları kabadayılığı burada yapmaya cür'et edenlerle paylaşacağımızı zannedenler, nasıl büyük bir yanılgı içinde olduklarını çok geçmeden anlayacaklardır. Yaşasın vatan, yaşasın türk milleti! ne mutlu türk'üm diyene! “ Şeklinde konuştu. Yapılan basın açıklamasına arkadaşları tarafından darba uğrayan U.C. isimli öğrencinin dayısı da katıldı. Açıklamasında “ Ben bu okulda sığınmacı şiddetine maruz kalan öğrencinin dayısıyım. Eminim ki buna benzer olaylar yaşadığı hâlde korku sebebiyle susan birçok öğrenci ve veli var Türkiye'de. Aslında bugün burada hepsinin sözcüsü olarak ortak bir derdi dile getireceğim. Buradan bütün devlet büyüklerine sesleniyorum. Yani, devleti yönetme yetkisini bizlerden almış olan devlet yöneticilerine sesleniyorum. Bir devlet, kendi vatandaşının aleyhine olan bir tercihte bulunamaz. Bizler kendi vatanımızda, kendi topraklarımızda sizlerin "muhacir" diye masumlaştırdığı insanlardan meydana gelen çetelerle karşı karşıyayız. 15-20 kişiyle okul basmak nedir? Satırla tehdit etmek nedir? Bizler artık bu yanlıştan bir an önce dönmenizi bekliyoruz. Bu misafirlik fazla uzadı, diyoruz. Misafirler artık ev sahibinin bile sahip olmadığı hak ve dokunulmazlığa sahip oldu, diyoruz. Bunu kabul etmiyoruz. Asla da etmeyeceğiz! “ şeklinde ifade etti.
Azmimilli Ortaokulu öğrencisi 3 çocuk, okul arkadaşını darp etmesi olayı ile ilgili Zafer Partisi Düzce Teşkilatı okul önünde basın açıklaması yaptı.

DMHA DÜZCE -  Düzce Azmimilli Ortaokulu'nda bulunan 8. sınıf öğrencisi yabancı uyruklu M.U., C.B. ve K.Y.,  okul arkadaşları U.C.'yi tuvalette darp etmesi ülke   gündeminde büyük yankı uyandırdı. Konu ile ilgili olarak Zafer Partisi Düzce Teşkilatı okul önünde basın açıklamasında bulundu. Zafer Partisi Düzce Merkez İlçe Başkanı Emir Gül yaptığı açıklamada “ Mazisi şanla, tarihi kanla yazılmış olan necip Türk milletinin birer ferdi olarak,şu an üzerine bastığımız toprakları bize Vatan eden atalarımızı rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Bin yıldır üzerinde yaşadığımız ve gelecek bin yıl da üzerinde yaşayacağımız topraklarda büyük bir imtihanla karşı karşıyayız. Henüz ciddiyeti yeterince idrak edilememiş olsa da, Ulu Önderimizin bir asır önce  Gençliğe Hitabe'de işaret ettiği günleri yaşamaya başladığımız muhakkaktır. Emperyalizmin satranç tahtası olan bir coğrafyada bulunuyor olmanın kaçınılmaz sonucu olarak tarih boyunca işimiz hiç kolay değildi ise de,bu denli çetin bir vaziyete hiç maruz kalmamıştık. Ortadoğu coğrafyasını kendi emellerine göre dizayn etmeye çalışanlar, Türkiye'de son 10 yıldır, daha önce hayal bile edemeyecekleri işleri yapma imkânı ve gücünü buldular. Bunun neden ve nasıl mümkün olabildiğini, herkesin kendisine sorması ve üzerinde uzun uzun düşünmesi gerekiyor. Türkiye, İran, Suriye ve Irak'ın bölünmesiyle hayata geçebilecek olan Büyük Ortadoğu Projesinin Irak ve Suriye etabı büyük ölçüde tamamlanmıştı. Sırada, İran ve Türkiye vardı. Küresel güç dengeleri, bu bölgede vekalet savaşlarını ve demografi satrancını zorunlu kıldığından, buna uygun bir senaryo yazıldı. Türkiye'nin güney sınırında, profesyonel ve düzenli ordusu olan bir terör devleti ya da devletçikleri kurulacak, Türkiye'nin içine sığınmacı kamuflajı ile milyonlarca insan enjekte edilecek ve son hamleyi yapmak için gereken şartlar temin ve tesis edilmiş olacaktı. Bunun için mizansen gereği Suriye'de bir iç savaş başlatıldı. Bunu gerekçe göstererek, Türk milletinin merhamet duygusu istismar edilerek, ve yine Türk milletinin bu konudaki tercihi dahî sorulmadan bir göç hareketi başlatıldı. İlk hafta ve aylarda gerçekten mazlum ve mağdur insanların görüntüleri servis edilerek, Ensar-Muhacir gibi manevî atıflar yapılarak masumlaştırılan bu büyük oyuna dair Sayın Genel Başkanımız Prof.Dr. Ümit ÖZDAĞ'ın şu tespiti çok çarpıcıdır: "bombalandıkları için gelmiyorlar, gelmeleri için bombalanıyorlar." Kuşkusuz, ilk zamanlarda can derdine düşerek aman dileyen, ailesi ve yaşlılarıyla yollara düşen insanların durumu, tarih boyunca mazlumun yanında yer almış Türk milleti için bir merhamet sebebiydi. Ne var ki, zaman içerisinde göçün hızı ve tarzı tamamen değişti. Bugün geldiğimiz noktada; sınırların kevgire döndüğü, sadece eli silah tutacak yaştaki sağlıklı erkeklerin toplu şekilde ve kaçak olarak sınırdan rahatlıkla geçtiği ya da geçirildiği, kimin kim olduğunun ve nerede yaşadığının bilinemediği, sadece beyanı esas alarak, vatandaşlığa varan hakların verildiği, vergisiz ticaret başta olmak üzere birçok ayrıcalığın sunulduğu bir tabloyla karşı karşıyayız 13 milyonun üzerinde bir nüfus ile içimize nüfûz etmiş bir kalabalığın sığınma görünümlü SESSİZ İstilası ile karşı karşıyayız. Gençliğe Hitabe'de"müstevlî" olarak bahsi geçen istilacılara tarihin her döneminde rastlamak mümkünse de, kendi parasıyla istilacısını finanse eden, kendisi ucuz ekmek kuyruğunda beklerken ona ücretsiz tüp bebek tedavisi dahî sunan bir millet, tarihte görülmemiştir. Bugün burada toplanmamızın sebebi, son beş gündür ülke gündeminde yer alan, bu ortaokulun öğrencisi bir kardeşimizin bize muhacir diye sunulan insanlar tarafından şiddete maruz kalmasıdır. Ortadaki olay, iki çocuğun arasındaki çocukça bir arbede değildir maalesef.Bize "muhacir kardeşimiz" diye sunulan insanların toplu hâlde okul basmaya, satırla tehdide varan eylemleri sebebiyle bugün buradayız. Bugün bu kardeşimizin yaşadıkları ilk vaka olmadığı gibi, böyle giderse son da olmayacaktır. Vatandaş olarak bizlerin sorgulaması gereken, bu olayın neden ya da nasıl olduğu değil, bu insanların neden buraya geldiği ve neden hâlâ burada olduğudur. Birileri bizi küçük resme baktırmak istiyor. Fâilin Suriyeli mi, Afgan mı ya da Iraklı mı olduğunu konuşup büyük resmi gözden kaçırmamızı istiyor. Siyaseti, "ÖNCE VATAN" ilkesiyle yapan Zafer Partisi, bugüne kadar 164 milyar dolar harcadığımız 13 milyon kişinin derhal kendi vatanlarına dönmeleri gerektiğini savunuyor ve bunu en öncelikli mesele olarak görüyor. Bunun her şeyden önce bu toprakları yedi düvelle savaşarak bize Vatan olarak emanet eden atalarımıza ve   HUDUT NAMUSTUR diye toprağa düşen şehitlerimize karşı en temel vazifemiz olduğunu savunuyor.  Bin yıllık vatanımızı ve yüz yıllık devletimizi, sınırı yürüyerek geçip, kendi vatanlarında yapmadıkları kabadayılığı burada yapmaya cür'et edenlerle paylaşacağımızı zannedenler, nasıl büyük bir yanılgı içinde olduklarını çok geçmeden anlayacaklardır. Yaşasın vatan, yaşasın türk milleti! ne mutlu türk'üm diyene! “ Şeklinde konuştu. Yapılan basın açıklamasına arkadaşları tarafından darba uğrayan U.C. isimli öğrencinin dayısı da katıldı. Açıklamasında “ Ben bu okulda sığınmacı şiddetine maruz kalan öğrencinin dayısıyım. Eminim ki buna benzer olaylar yaşadığı hâlde korku sebebiyle susan birçok öğrenci ve veli var Türkiye'de. Aslında bugün burada hepsinin sözcüsü olarak ortak bir derdi dile getireceğim. Buradan bütün devlet büyüklerine sesleniyorum. Yani, devleti yönetme yetkisini bizlerden almış olan devlet yöneticilerine sesleniyorum. Bir devlet, kendi vatandaşının aleyhine olan bir tercihte bulunamaz. Bizler kendi vatanımızda, kendi topraklarımızda sizlerin "muhacir" diye masumlaştırdığı insanlardan meydana gelen çetelerle karşı karşıyayız. 15-20 kişiyle okul basmak nedir? Satırla tehdit etmek nedir? Bizler artık bu yanlıştan bir an önce dönmenizi bekliyoruz. Bu misafirlik fazla uzadı, diyoruz. Misafirler artık ev sahibinin bile sahip olmadığı hak ve dokunulmazlığa sahip oldu, diyoruz. Bunu kabul etmiyoruz. Asla da etmeyeceğiz! “ şeklinde ifade etti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve duzcedetay.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.